
İçme suyu nasıl olmalıdır?
Ülkemizde içme ve kullanma suyu; insanların günlük faaliyetlerinde içme, yıkanma, temizlik ve bu gibi ihtiyaçları için kullandıkları, muhtevasında bulunması gereken özellikleri TS 266 ile belirlenmiş olan sulardır. İçme suyunda hastalık yapıcı hiçbir mikroorganizma bulunmamalı; klorür, sülfat, çinko, nitrit, kurşun gibi kimyasal maddeler belirlenen miktardan fazla olmamalı; renk, bulanıklılık, pH istenen özelliklerde olmalıdır.
İçme ve kullanma suyunun kalitesindeki bozulmalar çeşitli hastalıklara yol açabilmektedir. Bu yüzden içme suyunun belirli özelliklere sahip olması gerekiyor; bunları kısaca şöyle özetleyebiliriz:
•Hastalık yapıcı mikroorganizmalar içermemelidir.
•Kokusuz, renksiz, berrak ve içimi hoş olmalıdır.
•Sularda fenoller, yağlar gibi suya kötü koku ve tat veren maddeler bulunmamalıdır.
•Yeterli derecede yumuşak olmalıdır.
•Ne aşındırıcı olmalı, ne de taş yapmalıdır.
•Hidrojen sülfür, demir ve mangan gibi elementleri ihtiva etmemelidir. •Suda sağlığa zararlı kimyasal maddeler bulunmamalıdır.
•Bazı kimyasal maddeler zehirli etkiyapabilir; arsenik, kadmiyum, krom, kurşun, cıva gibi. Bunun yanında baryum, nitrat, florür, radyoaktif
maddeler, amonyum, klorür gibi maddeler sınır değerlerinin üzerinde sağlığa olumsuz etkileri olan maddelerdir. Bazı kimyasalların varlığı aynı zamanda, suya kirli suların karıştığının göstergesidir. Sular kullanma maksatlarına uygun olmalıdır.
İçilebilir suyun özelliklerini üç grup altında toplamak mümkündür:
1. Fiziksel özellikler: Renk, koku, sıcaklık vb.
2. Kimyasal özellikler: Sertlik derecesi, organik ve inorganik içerikler,
pH ve zehirli bileşikler vb.
3. Biyolojik özellikler: Bakteriler, virüsler, parazitler vb.
Bazı sular, yüksek düzeylerde bulunması halinde sağlık için tehlikeli olabilecek pek çok kimyasal, fiziksel ve mikrobiyolojik kirleticiler
içerebilmektedir. Kurşun, arsenik, benzen gibi maddeler kimyasal
kirleticilerdendir. Mikrobiyolojik kirlenmeyi ise bakteriler, virüsler ve parazitler oluşturmaktadır. Cam kırıkları, metal ve kağıt parçaları, toz, toprak gibi katı atıklar fiziksel kirlenmeyi oluştururlar. Gündelik hayatta kullandığımız aerosoller*, yapay tatlandırıcılar, kozmetik ürünleri, her türlü boya, böcek ilaçları, ilaçlar, plastikler gibi maddeler tatlısu
kaynaklarımıza karışarak sağlığımızı tehlikeye sokan sayısız insan yapımı
kimyasallardan sadece bir kaçıdır. Pek çok bulaşıcı hastalık, kirli su vasıtasıyla insanlara geçebilmektedir. Fakat suyun önemi ve sebep olabildiği hastalıklar ancak son 150 yılda algılanmaya başlanmıştır. Dünya Sağlık Teşkilatı (WHO) gelişen ülkelerdeki hastalıkların % 80’inin su ile ilişkili olduğunu tahmin etmektedir. Günümüzde geri kalmış ülkelerde bebek ölümlerinin önemli bir nedeni de budur. Küçük çocuklar yüksek düzeylerde nitrat ve kurşun gibi bazı kirleticilere karşı çok hassastırlar. İçme suyundaki kurşun, bebek ve çocuklarda, fiziksel ve zihinsel gelişme bozukluklarına; yetişkinlerde ise kan basıncının artışına neden
olabilmektedir. Uzun yıllar kurşun miktarı fazla su içen yetişkinlerde böbrek sorunları ve yüksek tansiyon gelişebilmekte, içme suyundaki yüksek miktarda nitrat da ciddi hastalıklara neden olabilmektedir.